18 Ağustos 2010 Çarşamba

MAVİ MUCİZE Filiz Timur

Güzel yerim cam kenarı yolculuklarda cam kenarında olmayı severim . Kitabım gazetem, naneli cikletim beyaz leblebim, mideme iyi geliyolar. Paltomu ve el bagajımı yukarı koyuyorum.yanımdaki koltuk boş, eğer biri gelecekse bunun bir bayan olma ihtimali yüzde yüz. çünkü biletinizi tek bayan diye kestirmişseniz.yol boyunca yabancı bir erkekle yolculuk yapmak birilerini bozar.namusuna zeval gelir nene lazım.adamlar canını namusunu iffetini korumak için her önlemi almış. içten içe yol boyunca boş kalmasını diliyorum yanımdaki koltuğun.kimseyle yarenlik edecek halde değilim.biraz kitap,biraz gazete ve birazda yolların yareni olmak istiyorum.
otobüs hareket ediyorduk ki genç bir kadın muavinin de yardımıyla apar topar otobüse dar attı kendini işte dedim yanımdaki koltuğun sahibi.yanılmamışım..telaş ve panikle elindeki çantasını yanımdaki boş koltuğa attı paltosunu çıkardı belli yetişmek için iyi koşturmuş.oturdu epey bir çantasını karıştırdı bulduğu tokayla uzun siyah saçlarını geriden sıkıca topladı.mavi kapaklı kitabını önündeki koltuğun filesine yerleştirdi.belli ki oda benim gibi yol boyunca kitap okumaya niyetli. sanki beni farketmedi.ya çok telaşlanmış yada kafası başka yerlerde.
.gün batmak üzere Hüzünlü ve yalnızdır Ankara nın akşamları.yada ben öyle hissediyorum.ayrılık zor.bir yanım hasrettedir bir yanım kavuşmanın heyecanında her Ankara dönüşümde.yavaş yavaş şehrin ışıkları kayboluyor.şimdi bozkırı bölen otobandayız telefonumu kapatıyorum.gazeteye şöyle bir göz gezdiriyorum o.esnada servis görevlisi ne içersiniz diye soruyor ben kahve diyorum.yanımdaki genç kadın meyve suyu istiyor.ve beni yeni fark etmiş gibi tebessüm ediyor.yuvarlak çehresi nokta gibi burnu çilli yanakları kocaman yuvarlak gözleri yuvarlak dudakları.hınzır neşeli biraz evvelki telaşından eser yok.mavi gözleri pırıl pırıl insanın gözlerini ya aşk heyecanı yada yaşam tutkusu böyle parlatır.içeceklerimiz geliyor.çantasından çıkardığı kese kağıdını bana uzatıyor
--beypazarı kurusu alırmısınız
-sağol biliyorum lezzetlidir ama mideme dokunuyor
-ah ülseriniz felanmı var yoksa size hemen şifalı bitkilerden bir karışım öğreteyim çok iyi gelir mide ağrılarına
- -yo.yo sadece yolculukta dikkat ediyorum
Ben kahvemi oda meyve suyunu içiyoruz.
-ha benim adım gülşad t ile değil d ile bitiyor,
Memnun oldum ben de ipek,istanbuldamı oturuyorsun
-amcam vefat ettide onun cenazesine gidiyorum.
-çok üzüldüm başın sağolsun
ben onu çok geç tanıdım.bu yüzden de ölümü bana çok koydu.tam onunla dost olmaya başlamıştık.babamı yeniden bulmuş gibiydim.ki o gitti.
yaşına ve görünümüne kıyasla davranışları olgun ve bilgece havadan sudan ordan burdan derken kaptırmışım biz bir süre sonra birbirini yıllardır tanıyan iki dost gibiyiz ben çocuklarımı ailemi,o annesini babasını kardeşlerini dedesini ve çocukluğunu.
Hiçbir yaşamın sıradan olmadığı gibi.her yaşamın da mutlaka bir öyküsü vardırÇocukluğu ve ilk gençlik yılları mersinde dedesinin yanında geçmiş..yazları yaylada kışları okul zamanı mersindeki konakta yaşarlarmış.mahallelerindeki bütün evlerin resmedilecek kadar güzel olduklarını ve şimdi çoğunun yerinde çok katlı binalar dikildiğini üzülerek anlatıyor.
Okul yolundaki üç katlı konağı anlatmaya başladığında neden gözlerinin parladığını öyküsünü dinledikten sonra anlayacaktım. yılın çoğu içinde insan yaşamayan o görkemli konağa ilgisi ve hayranlığı daha altı yaşlarında başlamış okula gidiş dönüşlerinde evin bahçe kapısındaki aralıktan bahçeyi pencereleri kapıları tek tek inceliyor ana kapının üzerindeki mavi taşa takılıp dakikalarca büyülenmiş gibi bakakalıyormuş.
Ön koltuktaki bebek sürekli ağlıyor annesi sonunda çareyi otabüsün koridorlarını arşınlamakta buldu. yolcuların ilgisi bebeği biraz olsun oyalıyordu.anne yoruluyor tam yerine oturacak ortalık feryat figan.
Dinlerken sıkılmıyordum ölçülü davranışları ahenkli ses tonu beni dinlendiriyordu .yolculuğun başındaki yalnız kalma isteğimdende vazgeçirmişti beni bu durum.sürekli ondan yana baktığımdan boynum tutulur gibi oldu sağa sola doğru hareket ettirirken bir dakika dedi avuç içini enseme koydu o an elinde sıcak bir cisim olduğunu düşünüp irkildim
-korkmayın az sonra hiç bir şeyiniz kalmayacak merak etmeyin
Ben tedirgin duymuşum böyle r iki leri falan ama inanmıyorum.sanki içimi okuyor
-sadece inanın dedi şifanın hepimizin ellerinde olduğuna inanın lütfen
Birkaç dakika sonra boynumun ağrısı gerçekten geçmişti elleri şifalı bir yol arkadaşım vardı görevlinin mola anonsuyla şaşırdım na zaman gelmiştik bolu ya yarım saat ihtiyaç molası.
. Ankara, İstanbul arası saymadım öyle çok gidip gelmelerim olduki.nerde mola verilir nerede ne yenir ne içilir. lokumu tarhanası peyniri yağı nerenin daha iyidir.ezberledim hele tünelden önceki dağ yolu artık otobüsler o yolu kullanmıyor.kamyoncuların yemek yedikleri mola yerleri salaş,dingin,ve bilge mekanlar.Öyle şimdiki restoranlar gibi açık büfe falan yok oturursun muşamba örtülü masalarına önden sıcacık tavşan kanı çay. sahibi güler yüzlüdür, ekmek teknesidir burası onun,.en hasını yapar kurunun. Dili vardı mola yerlerinin tahta iskemleler kim bilir ne çok sırrını paylaştı buraların müdavimi kamyon şoförlerinin.
Gözleme ve çay harikaydı birde sigara .otobüse binmekte aceleciydi.
Oturduk ona lokum ikram ettim (oğlum çok sever lokumun Safranbolulu olanından al diye de sipariş eder)
-eee sonra dedim
-ne sonra
- hani o gizemli ev
-ha evet
-yıktılarmı onuda diğerleri gibi
-hayır hayır tersine ev her yaz bakıma alınıyor boyası cilası bahçesi sanki birileri gelecek gibi.hazırlanıyor fakat ne gelen var ne giden ben meraktan çatlıyorum dedem sahiplerinin yurt dışında yaşadığını evelden sıkça geldiklerini yıllardır uğramadıklarını ama evin onlar için çok değerli olduğunu bu yüzdende bakımını yaptırdıklarını anlattı.lise yıllarımda evle aramda biyolojik bir bağ kurmuştum artık bana ait pir parçanın o evde yaşadığına inanıyordum.paranoyamı ne derseniz deyin istem dışı bir güç beni o konağa çekiyordu.
Bana soru sormuyor bir ara kendimden söz edecek oluyorum sanki biliyor yada bana vakıf.
Sonra üniversite yılları,Ankara ,güzel sanatlar resimler heykeller. Yarışmalar yaptığı resimlerden birinin derece alması bu resmin yurt dışında çıkan dergilerde yayımlanması.merak ettim resmin konusunu sordum.
-yok öyle aman aman bir teması yoktu
-mersindeki konağımı yaptın.gülümsedi dişleri ne kadar beyaz ve düzgündü
-evet konakla ilgili fakat tek bir ayrıntısı.hani ana kapının üzerindeki mavi yıldız vardı ya işte sadece o yıldız.
Ön koltuktaki bebek gene başladı annesine rahat vermedi yol boyunca. Bebeği kucağına aldı bir iki toka kalem anahtarlık çantasında ne varsa döktü önüne çok ilginçti anahtarlıktaki mavinin parlaklığı gözlerimi aldı.çocuk keyifle kahkaha atıyordu.
-belçikadan gelen bir mektup hayatımı değiştirdi.diye hiç ummadığım anda konuya devam etmeye başladı.
-burs yada doktoramı
-hayır sirius tan
-sirius
Evet sirius ismi sizi şaşırttı değimli
-evet daha önce duymuştum ama isim olarak değil
-haklısınız sirius bir gezegenin adı yada çok parlak bir yıldızın
Merakım ve şaşkınlığım iyiden iyiye artıyordu.o konuşmasını sürdürmeye devam ediyordu
Sirius Belçika da yaşıyormuş.botanik okumuş
-yayımlanan resmim ilgisini çekmiş aynı figürün mersinde dededen kalma bir konağın ana kapısında bulunduğunu bunun çok özel bir yıldız olduğunu bu yıldızın adının sirius olduğunu benzer renk ve güzellikte bir çiçeğin yeryüzünde çok ender bulunduğunu ve bu çiçeğinde sadece konağın bahçesinde yetiştiğini bu yüzden oranın çok değerli olduğunu .kendisini bir an önce tanımak istediğini yazıyormuş mektupta.
eee diye soracak oldum bebek kucağında mışıl mışıl uyuyordu elinde mavi yıldız figürlü anahtarlık.bir yudum su içtim sonunu merak etmeye başlamıştım.
-sonra
-sonra sirius la tanıştık biz aslında birbirimizi tanıyorduk.tüm bu yaşadıklarım önceden yazılmıştı çünkü.Biz sadece zamanın gelmesini beklemek zorundaydık ben diğer yarımı bulmuştum aşk mıydı yoksa ilahi bir güç mü o bensiz ben onsuz yapamayacağımızı anladık
Tamam diyorum içimden bu kız uzaylı üç beş saatin içerisinde böyle bir senaryo yazılamazdı.boynum ağırmıyordu bebek hala uyuyordu.
-mersinde doğduğu evin ana kapısının altındaki mavi yıldız figürünün altında nikahımız kıyıldı o gün bahçedeki sirius çiçeği mevsimi olmamasına rağmen açmıştı.o eve ait olduğumu biliyordum.eşyalar objeler her bir nesneye aşinaydım.çocuklarımı orada doğurmayada kararlı.
Tamam işte sezgilerimde yanılmıyorum Gezegenimizde çoğalmak isteyen dagonlar(dagonlar eski mısır uygarlığına göre sirius gezegeninde yaşayan çok zeki varlıklarmış.gülşadı tanıdıktan sonra araştırdım)
Vapurda,trende,sokakta orda burada bi çok yeni insan tanırız.konuşuruz,tepkilerimizi paylaşırız sonra unuturuz gider.İz bırakanı çok azdır yada hiç olmamıştır.Gülşad bende iz bırakacağa benziyordu ondan yeteneklerinden ve öyküsünden etkilenmiştim.sezgileri insanüstü geliyordu
.istanbula yaklaşıyorduk dostluğu, varlığı bana inanılmaz bir sevinç katmıştı onu hiç unutmayacaktım çantamı açtım benden bir anı bırakmak istiyordum. her kadınınki gibi çantam çifil çarşısı ne ararsan var hele seyahata çıkarken tam teçhizat.Elime minik küpe kutum takıldı hiç düşünmedim açtım mavi firuze taşlı yıldız şeklindeki küpelerim düşünülüpte alınmış gibi hayrete düşürdü beni .ona uzattım önce bakakaldı sonra eline aldı avuçlarının içinde tuttu bir süre.ve hiçbir şey söylemeden yeni deldirmiş olduğu kulaklarına taktı.bunlar onundu sanki küpelerim hiç bu kadar parlak olmamıştı çantasını açtı sarı mavi yeşil cam boncuklarla oyalanmış bir yemeniyi bana uzattı hiç itiraz etmeden aldım boynuma doladım.
Eşim karşılamaya gelmişti onu gideceği yere kadar bırakmak istedik göztepede bir otobüs durağında indi .yakınları onu oradan alacaklarmış..telefon veya e posta almamıştık.O anda kalmasını istedik yol arkadaşlığımızın.
Vedalaştık yüzündeki ifade hala hatırımda aydınlık beyaz bir ışık la bakan gözlerinde.seni seviyorum diyen bir söylem vardı sanki.aynı ifadeyle karşılık vermeye çalıştım.anladı biliyordum..bir daha görürmüyüm.bir daha karşılaşırmıyız bilemiyorum. Ama emindik, o beni ben de onu hiç unutmayacaktık
-
Ffiliz Timur 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder